Antarktika’yı çevreleyen su kütlesi, birçok uzman tarafından Antarktika Okyanusu yahut Güney Okyanusu olarak nitelendiriliyor. Geçtiğimiz yıl, bu okyanusun haritalara ekleneceğini ve gezegenimizin artık beş okyanusa sahip olacağını sizlerle paylaşmıştık.
Şimdi ise Güney Okyanusu ile ilgili epeyce kıymetli bir gelişmeye imza atıldı. Bilim insanları, yıllar boyunca toplanan dataların yardımıyla bu büyük su kütlesinin tabanının en ayrıntılı haritasını çıkardıklarını duyurdu ve birçok yüksek çözünürlüklü manzarayı bizlerle paylaştı.
İklim değişiklikleri ve canlıları kurtarma üzere bahislerde işe yarayabilir
Geçtiğimiz salı günü Scientific Veri üzerinden paylaşılan ve suyun derinlikleri ile ilgili imgeleri ortaya çıkaran haritalandırmanın, yıllarca toplanan sonar aygıtlarından elde edilen datalar yardımıyla oluşturulduğu aktarıldı. Ayrıyeten haritanın, 2030 yılına kadar tüm okyanus tabanlarını haritalandırmayı planlayan bir projenin modülü olduğu da söz edildi. Şu ana kadar okyanus tabanlarının yaklaşık %21’inin haritalandırıldığı da açıklamalarda yer aldı.
Açıklamalara nazaran daha evvel gibisi görülmemiş detaylara sahip olduğu belirtilen harita, 48 milyon kilometrelik bir alanı kapsıyor ve birinci defa Factorian Deep ismi verilen 7,432 metre derinlikteki bir çukurun ayrıntılarına göz atmamıza imkan tanıyor. Araştırmanın muharrirlerinden Boris Dorschel de açıklamalarında haritanın su tabanı hakkında en gerçek bilgiyi sağladığını ve bu yüzden çok değerli olduğunu söylüyor.
Bu haritanın iklim değişikliği üzere gezegenimizin geleceğini tehdit eden mevzular için de kullanılabileceği açıklandı. . Bunun sebebi ise okyanusların dünya sıcaklığını artırma konusunda edindiği değerli rol. Uzmanlara nazaran bu şekil haritalar, dünya okyanuslarının nasıl hareket ettiği hakkında bilgiler sağlayarak iklim değişikliği modellerini güzelleştirmede kullanılabilecek
Ek olarak okyanus tabanları hakkındaki haritaların, biyoçeşitlilik açısından büyük kıymet taşıyan deniz canlılarının korunmasında kullanılabileceği de belirtildi. Bunun da canlıların yaşadıkları yeri saptanması ve böylelikle doğal hayat alanlarını korunması yoluyla gerçekleşeceği kaydedildi.
